Ligeti ve Orta Afrika Müziği
Bu seminerimizde Orta Afrika müziği ve Ligeti’nin 1980 sonrası üretimiyle bu müzikler arasındaki ilişki araştırılacaktır.
Ligeti; Macar asıllı Avusturyalı kompozitör. Penderecki ile birlikte texturalism’in öncülerinden sayılır. İlerde başka bağlamlarda da zikredeceğimiz Ligeti’nin ilüzyoner tavrı bu döneme ait Atmospheres adlı yapıtta mikrotonalite ve bu yapı içinde kanonik kullanımla belirginleşir. 100 metronom için Poeme Symphonique,çembalo için Continuum gibi diğer erken döneme tarihlenen yapıtlarında da ritmik sofistikasyon akışkanlar mekaniği ya da atmosferik hareketlerle paradigmatik bir bağıntı içindedir. Zira Ligeti’nin matematik ve kaos teorisine olan entelektüel merakı aşikardır. 1980 sonrasına tarihlenen ve bizim de esasen seminerde üzerinde duracağımız iki yapıt (Etudes pour piano ve Konzert für Klavier und Orchester) bağlamında Ligeti’ye ilişkin belirtmemiz gereken iki referans Conlon Nancarrow ve Douglas R. Hofstadter’dir. Nancarrow bilindiği üzre çöl şartlarında player piano için yüksek derecede komplike müzikler bestelemiştir. Nancarrow’un müziğinde, daha önceden tanıdığımız pek az besteciyle karşılaştırılabilecek yoğun bir zamansal organizasyonla karşılaşırız. Ki kimi Etudes’ler için ancak player piano’ya uygulanabilir dendiği vakidir.
Diğer referans kişi ise yapay zeka adına Gödel,Escher, Bach gibi farklı mecralardan isimleri aynı (düşünsel) paradigma içinde çözümlemeyi deneyen Douglas Hofstadter’dir. Hofstadter’in Pulitzer ödülüne layık görülmüş kitabı “Gödel,Escher,Bach: an Eternal Golden Braid”, yinelgen yapılar (fractals) ve alımlama psikolojisi (Rezeptionspsychologie) üzerinde durur.
Ligeti’ye dair önemli saydığımız diğer referanslar ise iki kontrpuan kitabıdır: Knud Jeppesen'in Kontrapunkt ve Ernst Kurth'un Grundlagen des linearen Kontrapunkts adlı çalışmaları. Jeppesen’in ders kitabı olarak tasarladığı bu çalışma bilindiği üzre Palestrina özelinde XVI.yy çoksesliliği üzerineyken Kurth’un teorik çalışması J.S.Bach’ı alımlama psikolojisiyle birlikte değerlendirir. Zannımızca bu iki kitabla Ligeti’nin müziği arasında kurulabilecek ilişki, Palestrina ve Bach’ın müziğine atfedilen kudsiyetin düzçizgisellik ve dikey ilişki arasındaki yaman dengeler üzerinden araştırılmasıdır. İlüzyonun hasını bu müziklerin, zamanında, kontrpuantik yapısıyla gerçekleştirdiğini düşünüyoruz.
Seminerde inceleyeceğimiz ilk yapıt Désordre adlı 1.piano etüdür. Bu etüdün zamansal kuruluşunu Arom ve Kubik’in eserlerinde zikrettikleri common denominator (der kleinste gemeinsame Nenner) terimiyle açıklamak gerekmektedir. Afrikalılar müzikal zamanı Avrupa’da olduğu gibi ölçü(tactus) ile değil ‘metronomic sense’ ile duyumsarlar ve kurarlar. Müziğin kuruluşuna temel oluşturan en küçük zamansal birim üzerine ‘otururlar’. Ritm bu bakımdan toplamsaldır, bölümsel değil. Zamanın bu şekilde alımlanmasını Afrikalıların doğayla kurdukları ilişkinin ve buna istinaden bedensel (vücud) varoluşlarının dolayımsızlığı ve dillerinin perde temelli (tone language) olmasıyla ilişkilendirmek yerinde olur. Perde temelli dilde anlam vurguyla değil, hecenin perdesiyle bildirilir (pitch accents,no stress).
Désondre’ın zamansal olarak en küçük tanımlayıcı birim olarak sekizlik nota değerleri üzerinde kurulduğunu görüyoruz. Piyano gürlüğünde sürekliliği sağlanan sekizlik notalardan forte aksanlarla kendini belli eden başka bir hat ayırt edilir. Parça boyunca sağ ve sol elin aksanlarının bu sekizlikler üzerinde kaydırılmasıyla takibi zor bir zamansal yapı kurulur.(bkz.Örn:1)
Ritmik komplikasyonun üzerinde başka bir ritmik ve melodik hattın belirmesi fenomeni, Afrika polifonisine içre bir karakteristik iken kaos teorisinin ve fraktal geometrinin temel ilkesiyle uyuşum gösterir: Karmaşık görünen yapılar asl-ı zatında üst düzey bir düzene sahiptir.
Ritmik ilüzyon yaratma adına başvurulan yollardan bir diğeri de makro-period kullanımıdır. Makro-period bir sabitin farklı değerlerdeki bölenlerinin eşgüdümselliğine dayanır.(bkz.Örn:2)
Piyano konçertosunun ilk bölümünde farklı katmanlarda bu türden bir yapılanma görüyoruz. İlk planda piyano 12/8’lik tartıma sahipken, orkestra 4/4’lük ilerler. Yani her vuruşta 2:3 kesriyle yüzleşiriz. Ayrıca piyanonun ve orkestranın ritmik ostinatoları (talea) başka bir planda bölünme yaratır. Piyanonun ostinatosu 11+13+6 sekizliğe dayanırken, orkestranınki 13+11 sekizliktir.Ve bu iki period 15 ölçüde bir örtüşürler;yani yukardaki tanımımıza göre bu makro-periodun sabiti 15 ölçü’dür.(bkz.Örn:3)
Farklı periodların eşgüdümlenmesini konçertonun üçüncü bölümünde de görüyoruz. Bütün orkestra ve yani gelecek her yeni period piyanonun sürekli çaldığı onaltılıklar üzerine oturur. Farklı periodlar,henüz partisyonu okumaya geçmeden evvel üç ayrı metronom verisiyle bölümün başında karşımıza çıkar.(bkz.Örn:4)
Sadece piyano partisinin 83. ve 84. ölçülerdeki farklı ritmik katmanlarını Christian Utz’un çözümleyici transkripsiyonuyla örnek 5’te verdik.
Bu türden katmanlı bir zamansal yapı kuran Ligeti’ye Afrika müziğinden iki gelenek referans gösterilmektedir: Ongo ve Amadinda topluluğu müzikleri. Ongo topluluğu, antilop ve çeşitli ağaçlardan yapılan tek perdeli boruların 10’dan 18’e kadar kişi tarafından birlikte çalınmasıdır. Ortaya pentatonik bir tını çıkar. Pentatonik dizi farklı oktavlarda katlanır ve farklı oktavlardaki özdeş perdeler hep aynı ritmik kalıp ile çalınır. Kullanılan tekniğe hoquet denebilir. Her çaldığı farklı katmanlar kaynaşımında tek bir şeye gönderme yaparlar, ki zaten ongo topluluğunun repertuarına temel oluşturan müzikal malzeme basittir.(bkz.Örn:5)
Amadinda topluluğu ise tahtadan bir xylophonu üç kişinin birden çaldığı güney Uganda müziğini belirtir. Bunları A, B ve C diye işaretlersek; A temayı çalar, B A’nın off-beat’inde aynı temanın benzerini çalmaya başlar. C en tiz iki plakayı çalacaktır, ama önce en alt iki plakadan çıkan figürü dinler ve onu en tizlerde taklide ve çeşitlemeye başlar. Bu müziğin common denominator’u dakikada 500-600 vuruş civarındadır. Yani üç çalgıcının çaldıkları müthiş bir kaynaşım yaratarak (toplamından farklı) bir ‘Gestalt’ oluşturur.
Piano konçertosunun son altı ölçüsünde Amadinda’ya açık bir gönderme vardır.Yalnız kalan piyano ve xylophon 4:3 kesrine sahiptir ve partisyonda belirtildiği üzere iki çalgı tam aynı gürlükte çalarak biribiriyle kaynaşması beklenir.
Ligeti’yi başka müzik kültürlerinden beslenen birçok kompozitörden ayırt eden özellik onun yüksek soyutlama yeteneği ve soyut karakteristiklerden kendisine entelektüel/ müzikal bir iklim yaratabilmiş olmasıdır. Seminer taslağımızı bu metni okuyan kişinin de sevdiği Gerhard Kubik’in Ligeti üzerine söylediği sözlerle nihayete erdirelim.
“Vielleicht haette er die Prinzipien, die er in der afrikanischen Musik fand, woanders gefunden....Und dabei ist er darauf gekommen, dass sich hinter dem Universum in seiner konkreten Gestalt etwas verbirgt, das nur abstrakt formulierbar ist."
aykut çağlayan (31.5.2004)
Ligeti; Macar asıllı Avusturyalı kompozitör. Penderecki ile birlikte texturalism’in öncülerinden sayılır. İlerde başka bağlamlarda da zikredeceğimiz Ligeti’nin ilüzyoner tavrı bu döneme ait Atmospheres adlı yapıtta mikrotonalite ve bu yapı içinde kanonik kullanımla belirginleşir. 100 metronom için Poeme Symphonique,çembalo için Continuum gibi diğer erken döneme tarihlenen yapıtlarında da ritmik sofistikasyon akışkanlar mekaniği ya da atmosferik hareketlerle paradigmatik bir bağıntı içindedir. Zira Ligeti’nin matematik ve kaos teorisine olan entelektüel merakı aşikardır. 1980 sonrasına tarihlenen ve bizim de esasen seminerde üzerinde duracağımız iki yapıt (Etudes pour piano ve Konzert für Klavier und Orchester) bağlamında Ligeti’ye ilişkin belirtmemiz gereken iki referans Conlon Nancarrow ve Douglas R. Hofstadter’dir. Nancarrow bilindiği üzre çöl şartlarında player piano için yüksek derecede komplike müzikler bestelemiştir. Nancarrow’un müziğinde, daha önceden tanıdığımız pek az besteciyle karşılaştırılabilecek yoğun bir zamansal organizasyonla karşılaşırız. Ki kimi Etudes’ler için ancak player piano’ya uygulanabilir dendiği vakidir.
Diğer referans kişi ise yapay zeka adına Gödel,Escher, Bach gibi farklı mecralardan isimleri aynı (düşünsel) paradigma içinde çözümlemeyi deneyen Douglas Hofstadter’dir. Hofstadter’in Pulitzer ödülüne layık görülmüş kitabı “Gödel,Escher,Bach: an Eternal Golden Braid”, yinelgen yapılar (fractals) ve alımlama psikolojisi (Rezeptionspsychologie) üzerinde durur.
Ligeti’ye dair önemli saydığımız diğer referanslar ise iki kontrpuan kitabıdır: Knud Jeppesen'in Kontrapunkt ve Ernst Kurth'un Grundlagen des linearen Kontrapunkts adlı çalışmaları. Jeppesen’in ders kitabı olarak tasarladığı bu çalışma bilindiği üzre Palestrina özelinde XVI.yy çoksesliliği üzerineyken Kurth’un teorik çalışması J.S.Bach’ı alımlama psikolojisiyle birlikte değerlendirir. Zannımızca bu iki kitabla Ligeti’nin müziği arasında kurulabilecek ilişki, Palestrina ve Bach’ın müziğine atfedilen kudsiyetin düzçizgisellik ve dikey ilişki arasındaki yaman dengeler üzerinden araştırılmasıdır. İlüzyonun hasını bu müziklerin, zamanında, kontrpuantik yapısıyla gerçekleştirdiğini düşünüyoruz.
Seminerde inceleyeceğimiz ilk yapıt Désordre adlı 1.piano etüdür. Bu etüdün zamansal kuruluşunu Arom ve Kubik’in eserlerinde zikrettikleri common denominator (der kleinste gemeinsame Nenner) terimiyle açıklamak gerekmektedir. Afrikalılar müzikal zamanı Avrupa’da olduğu gibi ölçü(tactus) ile değil ‘metronomic sense’ ile duyumsarlar ve kurarlar. Müziğin kuruluşuna temel oluşturan en küçük zamansal birim üzerine ‘otururlar’. Ritm bu bakımdan toplamsaldır, bölümsel değil. Zamanın bu şekilde alımlanmasını Afrikalıların doğayla kurdukları ilişkinin ve buna istinaden bedensel (vücud) varoluşlarının dolayımsızlığı ve dillerinin perde temelli (tone language) olmasıyla ilişkilendirmek yerinde olur. Perde temelli dilde anlam vurguyla değil, hecenin perdesiyle bildirilir (pitch accents,no stress).
Désondre’ın zamansal olarak en küçük tanımlayıcı birim olarak sekizlik nota değerleri üzerinde kurulduğunu görüyoruz. Piyano gürlüğünde sürekliliği sağlanan sekizlik notalardan forte aksanlarla kendini belli eden başka bir hat ayırt edilir. Parça boyunca sağ ve sol elin aksanlarının bu sekizlikler üzerinde kaydırılmasıyla takibi zor bir zamansal yapı kurulur.(bkz.Örn:1)
Ritmik komplikasyonun üzerinde başka bir ritmik ve melodik hattın belirmesi fenomeni, Afrika polifonisine içre bir karakteristik iken kaos teorisinin ve fraktal geometrinin temel ilkesiyle uyuşum gösterir: Karmaşık görünen yapılar asl-ı zatında üst düzey bir düzene sahiptir.
Ritmik ilüzyon yaratma adına başvurulan yollardan bir diğeri de makro-period kullanımıdır. Makro-period bir sabitin farklı değerlerdeki bölenlerinin eşgüdümselliğine dayanır.(bkz.Örn:2)
Piyano konçertosunun ilk bölümünde farklı katmanlarda bu türden bir yapılanma görüyoruz. İlk planda piyano 12/8’lik tartıma sahipken, orkestra 4/4’lük ilerler. Yani her vuruşta 2:3 kesriyle yüzleşiriz. Ayrıca piyanonun ve orkestranın ritmik ostinatoları (talea) başka bir planda bölünme yaratır. Piyanonun ostinatosu 11+13+6 sekizliğe dayanırken, orkestranınki 13+11 sekizliktir.Ve bu iki period 15 ölçüde bir örtüşürler;yani yukardaki tanımımıza göre bu makro-periodun sabiti 15 ölçü’dür.(bkz.Örn:3)
Farklı periodların eşgüdümlenmesini konçertonun üçüncü bölümünde de görüyoruz. Bütün orkestra ve yani gelecek her yeni period piyanonun sürekli çaldığı onaltılıklar üzerine oturur. Farklı periodlar,henüz partisyonu okumaya geçmeden evvel üç ayrı metronom verisiyle bölümün başında karşımıza çıkar.(bkz.Örn:4)
Sadece piyano partisinin 83. ve 84. ölçülerdeki farklı ritmik katmanlarını Christian Utz’un çözümleyici transkripsiyonuyla örnek 5’te verdik.
Bu türden katmanlı bir zamansal yapı kuran Ligeti’ye Afrika müziğinden iki gelenek referans gösterilmektedir: Ongo ve Amadinda topluluğu müzikleri. Ongo topluluğu, antilop ve çeşitli ağaçlardan yapılan tek perdeli boruların 10’dan 18’e kadar kişi tarafından birlikte çalınmasıdır. Ortaya pentatonik bir tını çıkar. Pentatonik dizi farklı oktavlarda katlanır ve farklı oktavlardaki özdeş perdeler hep aynı ritmik kalıp ile çalınır. Kullanılan tekniğe hoquet denebilir. Her çaldığı farklı katmanlar kaynaşımında tek bir şeye gönderme yaparlar, ki zaten ongo topluluğunun repertuarına temel oluşturan müzikal malzeme basittir.(bkz.Örn:5)
Amadinda topluluğu ise tahtadan bir xylophonu üç kişinin birden çaldığı güney Uganda müziğini belirtir. Bunları A, B ve C diye işaretlersek; A temayı çalar, B A’nın off-beat’inde aynı temanın benzerini çalmaya başlar. C en tiz iki plakayı çalacaktır, ama önce en alt iki plakadan çıkan figürü dinler ve onu en tizlerde taklide ve çeşitlemeye başlar. Bu müziğin common denominator’u dakikada 500-600 vuruş civarındadır. Yani üç çalgıcının çaldıkları müthiş bir kaynaşım yaratarak (toplamından farklı) bir ‘Gestalt’ oluşturur.
Piano konçertosunun son altı ölçüsünde Amadinda’ya açık bir gönderme vardır.Yalnız kalan piyano ve xylophon 4:3 kesrine sahiptir ve partisyonda belirtildiği üzere iki çalgı tam aynı gürlükte çalarak biribiriyle kaynaşması beklenir.
Ligeti’yi başka müzik kültürlerinden beslenen birçok kompozitörden ayırt eden özellik onun yüksek soyutlama yeteneği ve soyut karakteristiklerden kendisine entelektüel/ müzikal bir iklim yaratabilmiş olmasıdır. Seminer taslağımızı bu metni okuyan kişinin de sevdiği Gerhard Kubik’in Ligeti üzerine söylediği sözlerle nihayete erdirelim.
“Vielleicht haette er die Prinzipien, die er in der afrikanischen Musik fand, woanders gefunden....Und dabei ist er darauf gekommen, dass sich hinter dem Universum in seiner konkreten Gestalt etwas verbirgt, das nur abstrakt formulierbar ist."
aykut çağlayan (31.5.2004)
Comments
Post a Comment