Delhi

Delhi çıldırtıcı derecede kaotik bir şehir.
Trafikte korna çalmak bir kural olmuş; hatta rikşa ve kamyonların arkasında "horn please" yazıyor, yani arkadan yanaşıyorsan korna çalıyorsun 'geliyorum' deyu.
Aşırı kalabalık olma durumu, toplu halde bir yere hücum etme davranışını yerleştirmiş. Trafikte de aynı şekilde, yola hücum ediliyor, araçlar arası mesafe mümkün olan en asgari düzeye düşüyor.

Sağda solda karşımıza çıkan dilencilerin halini anlatsam inanmazsınız. İnsanlıktan çıkıp bir yaratığa dönüşmüş kimileri. Vücutlarındaki sakatlıklardan ve yaralardan dolayı böyle söylüyorum. Kaldırımın tam ortasında yatıp uyumaları da anlaşılır gibi değil; beyinleri ne kadar ve nasıl çalışıyor merak ediyorum.

Bugün Cami Mescit'e gittik. Çok geniş ve güzel bir avlusu var; ortasında avlunun abdest almak için bir havuz. Ana malzeme mermer ve kırmızı taş. Binanın bize ilginç gelmesinin nedeni, kubbe altı alanların (6-7 tane) yanyana dizilmiş olması. Bütünleşik bir kapalı alan peşine düşülmemiş.
Cami'nin minaresine çıktık ve Delhi'ye baktık tepeden.





 Ordan çıkıp Ulusal Mahatma Gandhi Müzesine gittik. Müzenin bahçesine 2005 yılında kübist bir heykel kondurulmuş. Büyük Tuz Yürüyüşü'nü tasvir ediyor. Önde Ulu Önder Mahatma, arkasında 12 yoldaşı. '12 imam, havari vs' bakımınından insanlığın mitolojisine uygun bir örge oluşturuyor.

Comments

Popular Posts